
Ambalajlı Gıda Ne Kadar Güvenilir?
Ambalajlı Gıda Ne Kadar Güvenilir?
Medyada sık sık “ambalajlı ürün kullanın, sağlıklı kalın” kabilinden açıklamalara rastlıyoruz. Elbette hijyen açısından açık satılan ürünlere göre daha koruyucu olduğu doğrudur. Ancak bu bile üretim yeri şartlarına göre güvenlik derecesini değiştirebilir.
Ne zaman ki denetimler eksiksiz uygulanır ve ‘taklit, tağşiş’ cezaları caydırıcı seviyelere çıkartılır, o zaman hijyen güvenliği tam olarak sağlanabilir.
Ambalajın üzerinde katkı maddelerinin açık açık yazılması da ülkemizde çözüm olamamaktadır. Zira Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı denetimlerinde görüyoruz ki; ambalajında “yüzde yüz dana” yazan et ürünü içinde kanatlı tespit edilebiliyor. Hem de en tanınmış markalardan birisinde…
Sızma zeytinyağ sıkma meyve suyu gibidir. Hariçten karışma olamaz. Yine pazar payı güçlü markalardan birisine daha düşük kalitede yağ karıştırıldığı gözleniyor.
Yoğurdun bünyesinde bitkisel yağ olduğu ambalajında yazmaz ama tahlilde çıkıyor. Daha da tuhafı bu ürünün ambalajında “% 100 doğal” yazıyor.
Geçenlerde bir televizyon programında akademisyenler tartışıyor. Güçlü markaların temsilcisi olan ve adlarının önünde ‘Profesör’ yazan uzmanlar, kutu sütün faydalarından bahsederken idealist bir akademisyeni bozgunculukla suçluyorlar. Çiğ sütün; oda sıcaklığında 6 ay bozulmayan sütten daha doğal ve besleyici olduğunu bilmek için bilim insanı olmaya gerek var mı ?
Evet hijyen koşulları uygunsuz olan sokak sütü risklidir. Peki bunu ABD ve AB içinde başarıldığı gibi bizim şirketlerimize de uygulatmak ve devreye sokmak yerine, “ambalajlı al, güvenle iç” diyerek tüketiciyi yanıltmanın anlamı var mı ?
O sayın hocalara buradan soruyorum; uzun ömürlü kutu sütten yoğurt yapabilir misiniz ? Yapılamadığı ortada olduğuna göre süt ürünü elde edilemeyen süt nasıl doğal olabiliyor ?
Evet çiğ sütün dağıtım organizasyonu zahmetlidir. Ancak bunu başaranlar olduğu sürece kolay olanı seçmek ve bunu savunmak doğru değildir.
Üzerinde “yüzde yüz meyve suyu” yazan kutu ambalajdaki ürünün sıkılmış taze meyve suyu ile aynı olduğunu söylemektedir aynı uzmanlar. Yani tüketicinin aklıyla alay etmekte var programda. Peki o zaman neden insanlar tazesine 5-6 kat daha fazla ödemektedirler ? Veya ambalaj ve işleme maliyetine rağmen ambalajlı ürün tazesiyle kıyaslanamayacak kadar ucuza nasıl mal edilebilmektedir acaba ?
Onu da üreticiler açıklamış zaten; “1 litre elma suyu 1,2 kg. elmanın karşığıdır” demişler. Oysa dünyanın en iyi presi 3,5 kilo elmadan 1 litre elma suyu çıkartamaz. O zaman nasıl “% 100 doğal” olduğunu ve “% 100 meyve” içerdiğini sorgulamak hakkımız değil mi ?
Beslenme denince ilk akla gelen şey alınan gıdalardan fayda sağlamaktır. Doğal yoldan beslenmek insanoğlunun önceliği olamalıdır. Peki bizde öyle mi ?
Rafların süsü olan yüzlerce gıda ürününde küresel standartların maalesef dışındayız. Bütün dünyanın üzerinde birleştiği konu; trans yağ ve mısır şurubu kullanımının risk yarattığıdır.
Trans yağ; bitkisel yağa “hidrojenasyon” olarak adlandırılan bir işlemle “hidrojen” eklenmesiyle elde edilen yağdır. Bu işlemin esas amacı gıdaların ömrünü uzatmaktır. Bu yağ tipinin diğer yağlara göre daha zor sindirilmesi, birçok sağlık sorununa da davetiye çıkartması demektir. Hadi ambalajı üzerinde bulunan “içindekiler” bölümünü okuyarak bu tip ürünlerden kaçalım. Ancak birçok ambalajda bu isimle anılmıyor ki…
“Trans yağ” yerine “hidrojene nebati yağ” veya “hidrojene bitkisel yağ” tabirleri kullanılıyor. Bu güne kadar çoktan yasaklanması gereken bu gıda hammaddesinin nihayet sıfırlanacağı konusunda haberler gelmeye başladı.
İşte Türkiye Kamu Hastaneleri Kurum Başkanı İrfan Şencan’ın açıklaması : “ Trans yağlar; obezite, kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon için bir risk faktörü, beslenme dengesini bozan bir sorundur. Bunun için bizim hazır gıdalarda kullanılan trans yağları sıfıra indirmemiz gerekiyor. Bununla ilgili süreçte, şu anda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile ortak çalışıyoruz. Elbette Avrupa Birliği ülkelerindeki düzenlemeleri dikkate alıyoruz. Bu ülkelerde yasaklanmıyor ama zaten hazır gıdalarda trans yağ oranı % 1’in altına indirilmiş. Bizde kraker, cips, patates kızartması, hazır kurabiye ve kekler, bisküvi, çikolata ve poğaça gibi hazır gıdalarda bulunan trans yağların tamamen kaldırılması sağlanacak. Bununla ilgili sektör için bir geçiş süreci belirlenecek” diyor.
Sormadan edemiyorum; bu güne kadar kullananlar ile bu illetten kurtulacağımız güne kadar kullanacak olanların sağlığı tehlikede değil mi ?
AB ülkelerinin , kullanımını % 1’in altına indirdiği bir yağın ülkemizde serbestçe kullanılması izaha muhtaç değil mi ?
Ambalajlı Gıda Ne Kadar Güvenilir?
Nişasta bazlı şeker (NBŞ) ise; mısırda bulunan nişastanın işlenmesiyle elde ediliyor. Mısırdan üretildiği için de yaygın olarak ‘mısır şurubu’ olarak adlandırılıyor. Daha ucuza mal edildiği için ekonomiktir. Mısır genetiği ile en çok oynanan besin olduğu için mısır şurubunda birçok sağlık sorununa işaret eden yüzlerce bilimsel makaleye internet ortamında ulaşılabilir. Birçok paketlenmiş şekerli gıda ürününde bu tatlandırıcı kullanılmaktadır.
Nişasta bazlı şekerlerin dünyanın gelişmiş ülkelerinde yasaklanmasına rağmen, dünyanın en büyük pancar üreticilerinden olan Türkiye’de hala tüketilmesi yaman bir çelişki değil mi ?
Üstelik dünya genelinde mısır şurubu ülke kotası en çok yüzde 2 düzeyinde tutulurken Türkiye’de bu kota yüzde 15’e çıkartıldı. Daha da artırılması gündemdedir.
Evet sonuç olarak; sağlam bir ambalaj, içine konan gıdayı korur ama içine ne koyarsanız sadece onu korur. Sağlık açısından ne kadar güvende olduğunu değerli halkımızın biraz daha araştırma yaparak bulması ve gereken tepkiyi göstermesi gerekir. Aynen gelişmiş ülkelerde olduğu gibi. Bazı hammaddelerin yasaklanması veya yüzde 1-2 kotalarla sınırlandırılması işte bu sayede gerçekleşebiliyor.
ERCÜMENT TUNÇALP