Eğitim Sahaya Yansımıyorsa…
Mesleki eğitimlerde bir başarı sağlanıyorsa bunu önce müşteri fark etmelidir. “Kasaplarımızı ve manavlarımızı eğitiyoruz” sloganı, hizmet reyonlarında müşteri şikayeti devam ettiği sürece fayda sağlamaz.
Tezgahta müşterinin nasıl bir et istediği, nerede kullanacağı öğrenilerek tam karşılığının verilmesi olmazsa olmaz kuraldır. Eskiden müşteriyi dinler gözükürken, kendi vermek istediği eti kafasında tasarlayan elemanlarımız vardı.
Köftelik ve dolmalık kıyma ayrımının basit bir tarifi vardır ama sunumunda önemli ustalık farkı oluştuğu da unutulmamalıdır. Bu ustalığı kötüye kullanarak,öncelikle elde kalan parçaları değerlendirmeye çalışan ‘uyanık esnaf’ anlayışı ile mücadele edilmelidir. İşte mesleki eğitimin kişisel eğitimlerle takviye edilme ihtiyacının hareket noktası da budur.
Eğitmen, eğitime başlamadan önce mevcut durumu reyonları gezerek tespit etmelidir.
Çünkü tek tip şablona uygun mesleki eğitim olamaz. Hastaya göre tedavi geçerlidir.
Eğitmen, eğitimin sonunda neleri değiştireceğini de önceden raporlamalıdır. Satılan bir malın garanti belgesi varsa, satılan hizmetin de garanti belgesi bulunmalıdır. Mesleki eğitimin yetmediği yerde; eğitmen, konuları da belirterek kişisel eğitime yönlendirme yapmalıdır. Aynen iç hastalıkları uzmanının gerek duyması halinde üroloji uzmanına sevketmesi gibi…
Yine konumuza dönecek olursak; etin dinlendirilmesi stok maliyetini artırsa da, müşterinin sert eti yerken çektiği ızdırabın da bir maliyeti olacaktır. Önce ikincisine çare bulunmalıdır.
Geçenlerde ‘kasap eğitimi’ reklamını duyan bir dostumuz bana bir dileğini iletti. “O perakendeci eğittiği kasapların adreslerini verse de bir de o şubeleri denesek” dedi.
Kendisine bu konuda yardımcı olamayacağımı, zira ben de eti o perakendeciden alamadığımı söylemek zorunda kaldım.
Evet buraya kadarı müşteriyi ilgilendiren tarafıdır. Bir de işletmeyi ilgilendiren tarafı var ki; kârlılığa katkısı öncelikli beklentidir.
Firelerin azalması izlenecek başka bir konudur. Değişen bir şey yoksa eğitimden sağlanacak fayda da şüphelidir. Pahalı üründe stok yönetimi daha fazla dikkat ve beceri gerektirir. Hem fazla stok bulunmayacak, hem de çeşit yönetiminde ‘yoka’ düşülmeyecektir. Eh taze ürün olduğu ve yukarıda belirttiğim gibi dinlendirilme ihtiyacı da bulunduğu düşünülürse görevin ağırlığı daha iyi anlaşılır.
Eğitim Sahaya Yansımıyorsa…
Sadece et mi ?
Sebze meyve ve şarküteri de benzer dikkati ister. Peki eğitim departmanı ile övünen büyük perakendeciden, öncelikle hizmet reyonlarında bir standart yakalaması beklenmez mi ?
Elbette saha sonuçlarında asgari bir standardın yakalandığı gözükmelidir. Örneğin, meyve sebze reyonlarının bütün şubelerde benzer şekilde tanzim edilmesi şarttır.
Kadıköy’de; aynı zincirin 200 metre arayla 2 şubesinde, dış manav tezgahları sabah ilk hazırlığın yapıldığı anda bile benzerlik göstermiyor. Öğle saatleri geçildiğinde ise birisi sabahki görünümünü muhafaza ederken, diğeri çöplüğe dönüşüyor.
Buradan çıkan sonuç ; herhangi bir eğitim katkısının görülmediği ve her yiğitin yoğurt yeme biçimine göre tezgaha ayrı şekil verdiğidir.
Birçok müşteri (ben dahil) eve yakın şubeden değil, 200 metre daha uzaktakinden meyve sebzeyi almaktayız. Peki aynı zincirin eve daha da yakın olan gurme konseptinden meyve sebzeyi neden alamıyoruz ?
Normal şubeden seçerek aldığımız ürünü hem daha pahalıya, hem de elimizi süremeden almayı içimize sindiremediğimiz için. Çünkü o tezgahlar işletici bir firmaya ve onun eğitimiyle yetişmiş elemanın insafına terk edilmiş durumdadır. İşte eğitim sonuçlarında standardın yakalanamayışının sebeplerinden birisi de budur.
Yanlış anlaşılmasın; o şubeden, diğerlerinde olmayan gurme çeşitleri, organik ürünleri, mezeyi alıyorum ama et ve sebze meyveyi asla. Oysa eğitim ihtiyacının en çok fark yaratacağı kategoriler aslında bu taze hizmet reyonları değil midir ?
Hizmet reyonlarına; işe alışta uygun elemanı seçmek eğitimden önce gelir. Üç aylık adaptasyon süreci ise isabetli karar almaya yardımcı olur. Bu bakımdan başkalarının eğittiği ve sizin kurum kültürünüzü içine sindirmemiş personelin araya karışması akordu bozar. Sonuçta da sadece orkestradan çıkan sese not verilir.
Ercüment TUNÇALP
Yayınlanma Tarihi: 27 Şubat 2017