FIRSATÇI ENFLASYONU NEDİR
Kendi tarifimle başlayayım. Yüksek enflasyon dönemlerinin yarattığı karmaşa ortamını (sık fiyat artışları) kendi
çıkarları doğrultusunda kullananların sebep olduğu ve ek fiyat artışları şeklinde oluşan itici güçtür.
Ücret artışlarının enflasyonu yükseltici gücü fırsatçıların yarattığı bu etki yanında çok cılız kalır. Enflasyonla mücadele yükümlülüğü bulunanların öncelikle bu gerçeği kabul etmeleri gerekir. Uygulama kolaylığı ise denetiminin zor olmasından kaynaklanmaktadır. Zira eldeki stokların miktarı her işletmede farklı olduğundan; aynı stoklar içinde de değişik maliyetlerden giriş bulunduğundan, piyasada müşterek zamanda ve müşterek oranda yapılacak fiyat artışlarını takip kolaylığı yoktur. Fırsatçıları rahatlatan ortam da budur.
Küresel adı “greedflasyon”, yani “açgözlülük enflasyonu” olarak bilinse de, fırsatçılık enflasyonu ile derecesi farklıdır. Bizim kadar yüksek oranlı enflasyonu görmeyenler, açgözlülüğün derecesini de bizdeki ölçüde yaşayamazlar. Kaldı ki bir diğer önemli farkta, gerek ABD’de gerekse Avrupa’da büyük gıda perakendecilerinin piyasadaki bu girişimleri engelleyen denge fonksiyonları bulunmaktadır. Maalesef biz bundan da mahrumuz. Gerçi yerel marketin ve stoktan kazanma imkanı olmayan küçük esnafın tüketiciyi elde tutma gayretleri daha fazla öne çıkıyor ama elbette genele yayılacak kadar da bir güç üretemiyor. Dolayısıyla ülkemizde aynı ambalajlı ürünün 2 ayrı rafta 90 ve 180 liralık fiyatlara satıldığını görmek mümkün olabiliyor.
Kaldı ki dünyada gıda fiyatlarının yüzde 7 gerilediği bir dönemde, bizde fiyat artışının yüzde 70’e kadar yükselmesi de izaha muhtaçtır. İşte şimdi bütün bunları açıklayacağım…
Bizdeki yüksek enflasyonu sevdiren nedenler:
. Eski fiyatlı stoğu yeni fiyattan satarak ek kazanç sağlama imkanı,
. Alınan malı, gelecekte alınabilecek muhtemel fiyata göre fiyatlandırabilme imkanı,
. Büyük zincirlerde ‘yerine koyma maliyeti’ diye bir şey söz konusu olmaması, aksine ‘satıştan ödeme’ sistemi sayesinde ancak kasadan geçen ürün için vadenin yeni işlemeye başlaması,
. Satış anı ile ödeme tarihi arasında da sıfır maliyetle tedarikçiden finansal destek sağlanabilmiş olması,
. Bu kadar avantaja rağmen fahiş raf fiyatı savunulurken, “sattığımın yerine aynı fiyattan koyamıyorum” bahanesine sığınabilme imkanı,
. Tüketici üzerinde sürekli olarak, “fiyatlar artacak” beklentisi ile ek talep yaratarak tüketimi körükleme imkanı,
. Artan ek talep sonrasında da ‘fiyat artırma etkisi’ni şikayet konusu yapabilme imkanı,
. Diğer yandan da tüketimi düşürmek üzere ücret artışlarını sınırlayan hükümet kararlarını destekleyerek dikkati dağıtabilme rahatlığı…
. Bir noktadan sonra da piyasada, “hangi fiyattan satarsam alacaklar” inancı hakim olur ki; bu da karaborsaya kapı aralama aşamasıdır.
. Kur farkından ek kazanç sağlamak ise ülkemizde bazı yabancı tedarikçilerin başlattığı bir uygulamadır. Kur arttığı an bütün maliyetler aynı oranda etkilenmiş gibi fiyatlara yansıtılır, kur geriye gelince ise bir değişiklik olmaz. Tekrar kur artışı ile de mükerrer fiyat artışları gündeme gelir. Bu uygulamanın sahipleri son zamanlarda yatay seyreden kurlar sebebiyle çok mutlu sayılmazlar.
. Fiyatlamaları yüzde 100 artışa göre yapanların, beklenen enflasyonu düşük göstermesi de fırsatçı enflasyonunun çift yönlü çalıştığının ispatıdır. Zira faizler enflasyondan müstakil hareket edecek ve bu sayede kredi maliyetleri düşecektir. Böylece cebe giren çoğalacak, cepten çıkan azalacaktır. Yani mutlu azınlık için her şey güllük gülistanlık olacaktır…
Sakın yanlış anlaşılmasın; yüksek enflasyonun sebebi olarak fırsatçılık enflasyonunu hedefe koymuyorum. Tane tane söylemek gerekirse; yüksek enflasyonun sebebi hükümetin hatalı politikalarıdır. Bunu severek ve isteyerek kullanışlı hale getirenler ise fırsatçı girişimlerdir.
Sonuç olarak; fırsatçılık yeni oluşmadı. Seksenli yıllardaki margarin ve çiçekyağın saklandığı ve tezgah altından servis edildiği karaborsa yılları filmlere konu olmuştu. Yangın, deprem ve sel felaketleri sonrasında çevreyi saran fırsatçılar da aynı fasıldandı. En yakın tarihte yaşadığımız pandemi döneminde maske, kolonya ve hijyen malzemeleri için aynı girişimler gündeme gelmişti.
‘Haksız kazançla zengin olmak’ maalesef her zaman çok talep gören bir alışkanlık olarak sistemin içine yerleşmiştir. İçimizdeki bu virüsten para cezaları ile kurtulmak mümkün değildir. Kapatma, meslekten men ve hapis cezaları belki caydırıcı olabilir.
Ercüment TUNÇALP